OKTAY CANDEMİR
Van’a ikinci kez kayyum olarak atanan 5. kayyum, belediyeye yapılan baskının ardından sabah saatlerinde makam araçlarıyla ve büyük bir ihtişamla belediyeye giriş yaptı.
Valinin belediyeye girişine ait bir video çekerek kamuoyuyla paylaştılar. Kurtlar Vadisi’nin fon müziğinin eksik olduğu videoda, Büyükşehir Belediyesine değil de, Topkapı’dan İstanbul’a giren Fatih gibiydi. Konuyu bilmeyen biri olsa belediyeye doğru karadan gemi yürütmüş zannederdi.
Yürüyüşünde gurur, gözlerinde büyük bir mutluluk vardı. Vali için belediye kapısında karşılama töreni yapıldı. Vilayet maiyet erkanı ve AKP’li, yaşı başı geçmiş ama maaştan düşmemek için emekli olmayan yaşlı takımı, mevki ve kıdemlerine göre kapının sağında ve solunda, ayakta sıralanmışlardı.
Yaşananlar, Aziz Nesin’in “Milletvekili Olacak Vali Nutkundan Bellidir” adlı hikayesini aratmıyordu.
Hoş geldiniz… Hoş bulduk!.. Hoş geldiniz…
“Merhaba asker!” “Sağol…” “Nasılsın asker, sağol!” diyecek gibi hazırolda bekliyorlardı.
Allah, eksikliğini göstermesin!.. Sayende çok iyiyik… Allah seni başımızdan eksik etmesun!
Kırmızı halıyı unutmuşlardı ama 5. kayyum hazretleri, bunu hiç sorun edecek durumda değildi. 3. kez kayyum olarak atanmıştı. Van’ın 5. kayyumu olmuştu. 4 kayyumda kendisiydi zaten. Bir dönemde Kayapınar Kayyumluğu yapmıştı. Alışıktı bu işlere. Bir ülke düşünün ki, bir vali, 6 yılda üç defa kayyum olarak atanıyor.
Öte yandan zamanların gazetecisi, sonra kayyumlarla Büyükşehir Belediye Basın Müdürü de oradaydı. Kayyum Balcı, makam aracıyla belediyeye doğru gelirken, aracın arkasında nasıl koşturuyordu. Çocukken evden çıkan babalarının arkasından ağlayarak koşan çocuklar gibiydi. Uzun yıllar Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yapmış biri için utanç verici bir görüntüydü.
Belediyeye girer girmez, 31 Mart’ta belediyeyi o kadar borçla bırakmıştı ki, gelir gelmez ilk işi binada yer alan o borç pankartını indirmesi için talimat verdi.
Cumartesi izin günü olduğu halde, makam aracı, zırhlı araçlar ve yüzlerce polis eşliğinde belediyeye giren vali, makamında önce vesikalık bir fotoğraf çektirdi!
Nereden nereye yükselmişti! Merzifon Kaymakamlığından, Van Kayyumluğuna… Daha Merzifon Kaymakamı iken Erdoğan’ın elinden aldığı bir başarı plaketinin ardından yükselmeye başlamıştı. Hey gidi hey!
Van’da bir lokantadan kebaplar istendi. Halil İbrahim Sofrası kuruldu. Ulufe dağıtılsa belki de kebap kadar mutlu etmeyecekti. Amir müdürü, müdür genel müdürü, yeni atanmış daire başkanlarını, daire başkanları da genel sekreteri “Buyurun dostlar, buyurun, Halil İbrahim Sofrasına” diyerek çağırdı. Duyan geldi. Kebaplar yenildi, ayranlar içildi. Yemek yiyenlere göre, “Van terör belasından bir kez daha kurtulmuştu!”… İçlerinden biri yalakalığı o kadar ileri boyutlara taşıdı ki, “Efendim, 15 Şubat’ı Van’ın kurtuluşu ilan edersek, yeridir!” diyerek keh keh gülmeye başladı.
Vali-Kayyum konuşmaya başladı: “Yarım kalan işlerimiz var, onları tamamlamamız lazım” dedi. Kel, göbekli AKP’li müdür, “Varolun Sayın Valim, varolun!” diye bağırdı. Söz kesilen vali bozulsa da belli etmemeye çalıştı. Arkadaşlar, “Yarım kalan işlerimizi tamamlamak için canla başla çalışacağız” dedi.
Evet, yarım kalan çok iş vardı daha. 8,5 milyar TL borç bırakmışlardı, bunu 17 milyar TL yapmaları lazımdı!
Daha önce 700 kişi işten çıkarılmıştı, 700 kişi daha çıkarılırsa iş tamam olacaktı.
Bunlar dışında yarım kalan iş yoktu. Çevre yolu 15 yıldır zaten bitmiyor. şehir stadyumu yaptılar da yarım mı kaldı? Trafik sorununun çözümü için harekete geçildi de, 31 Mart’ta yarım mı kaldı?
Kayyumun konuşmasını dinleyenler şaşkınlık içinde birbirine baktı. Ne iş yapılmıştı ki, yarım kalmıştı!
İroniyi bir kenara bırakarak söylüyorum: Bu saatten sonra neyi yapacakları, neyi yapamayacakları belli. Aslında yaşanan bu bir yıllık hikayenin karşısında bir önemi de yok. Bu saatten sonra belediyenin imkanlarından kimin yararlanacağı ve Van’ın belediyelerine daha önce olduğu gibi çöken AKP oligarklarının pastayı birbirleri arasında nasıl pay edecekleri gayet net.
Bu durumu en iyi önceki kayyum M. Emin Bilmez özetlemişti: “Herkes belediyeyi çarpma, çırpma peşinde. Kamunun menfaatini düşünen yok. Kime dokunuyorsan, bütün şehir karşınızda.” demişti.
Bunu ben söylediğim için hakkımda dava açılmıştı. Davayı açan da bu cümleyi kuran M. Emin Bilmez olmuştu!