9 Haziran 2025 Pazartesi
DOLAR 39.23 ₺
EURO 44.75 ₺
STERLIN 53.12 ₺
G.ALTIN 4,181.45 ₺
BTC 105,646.22 $
ETH 2,497.14 $
BİST 9,486.56

    ‘Demir Yumruk’ Gölgesinde ‘Türk-Kürt Kardeşliği’

    Yerel 32
    Yayınlama: 4 Ocak 2025 Cumartesi 09:59 Kaynak: Haber Merkezi Editör: Oktay Candemir

    Öcalan, ‘Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır’ demiş. Yani hemen bir ‘demokratik bir dönüşüm’ beklemeyin ama en azından ‘kılavuz’ yola çıktı diyor. Bir bakıma kervan yolda dizilecek, anlaşılan.

    ‘Demir Yumruk’ Gölgesinde ‘Türk-Kürt Kardeşliği’

    ARZU YILMAZ/ARTI GERÇEK

     

    Bundan üç ay önce, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yeni yasama yılının açılış töreninde DEM Partili
    milletvekilleriyle tokalaşmasıyla başlayan gelişmelerin ne anlama geldiğine ilişkin muğlaklık
    nihayet ortadan kalktı.

    Her şeyden önce, adı hala konmamış olsa da süreç artık başladı. Üstelik bazı konularda belli ki
    mutabakat da sağlandı. Aksi halde, ne DEM milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya
    Önder’in İmralı’yı ziyareti ne de PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yol haritası niteliğinde bir mesaj
    paylaşması söz konusu olurdu.

    Bu bağlamda, KCK’den yapılan açıklamaya dayanarak PKK’nin de bu mutabakata pekala dahil
    olduğu söylenebilir. Zira Öcalan’ın bir önceki mesajında öne çıkarılan ‘tecrit devam ediyor’
    vurgusu ve DEM milletvekili olmasına rağmen Ömer Öcalan’ın ziyaretinin bir ‘aile görüşmesi’
    olarak kategorize edilmesi, ortada bir müzakere olsa bile henüz bir mutabakat olmadığını
    gösteriyordu. Şimdiki durumda en azından asgari müştereklerde buluşulduğu anlaşılıyor.

    Zaten sürecin başlayacağına dair işaretler bir kaç gün öncesinden de gelmişti. Örneğin, Mazlum
    Kobani ve Murat Karayılan, daha önceki açıklamalarının aksine, PKK’lilerin Suriye’de
    bulunduğunu dolaylı da olsa kabul ederek ‘ayrılabileceklerini’ söyledi. Kobani’nin Türkiye-Suriye
    sınırında ‘silahlı güçlerden arındırılmış bölge’ oluşturma önerisi ise bir mutabakata değilse bile
    müzakerelere ilişkin bir fikir veriyordu. En son, Rojava Yönetimi ve Şam’daki yeni yönetim
    arasında bir görüşmenin gerçekleşmesi de bu işaretlerden biri sayıldı.

    Ve 29 Aralık’ta açıklanan Öcalan’ın yedi maddelik mesajı ile mutabakatın genel çerçevesi de ortaya
    çıktı. Görüldü ki, Öcalan da tıpkı Erdoğan ve Bahçeli gibi ‘Türk-Kürt kardeşliğini yeniden
    güçlendirmenin’ Ortadoğu’daki gelişmeler nedeniyle ‘aciliyet’ kazandığını düşünüyor. Dahası,
    Öcalan da adını koymadan ‘sorunun’ ‘dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye’ çalışıldığını
    vurguluyor. Diğer yandan, TBMM’nin sürecin yürütüleceği ‘zeminlerden biri’ olması ve ‘tüm siyasi
    çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif
    katkı sunması’ konularında da bir görüş ayrılığı yok. Hepsinden önemlisi Öcalan, ‘Sayın
    Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli
    katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim’ diyor.

    Söz konusu paradigmanın ne olduğunu ise resmi görevi her ne kadar Cumhurbaşkanı
    Başdanışmanlığı olsa da adeta bir ‘Ulusal Güvenlik Danışmanı’ gibi Saray sahnesinde arz-ı endam
    eden Mehmet Uçum’dan öğrendik: ‘Son kırk yıldır emperyalist bir proje olarak terör destekli bir
    ‘dış Kürt sorunu’ üretildi. Bu proje “etnik kimlik=milli kimlik=bağımsız (manda) devlet”
    formülüne dayandırılıyor. Bu, nesnel bir Kürt sorunu değildir. Emperyalist dayatma olarak
    Türkiye'den toprak kopartıp Ortadoğu'da bir manda devlet kurma çabasıdır. Buna karşı 1 Ekim
    2024’ten itibaren Sayın Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi hamleleriyle paradigma
    değiştiren bir Devlet inisiyatifi ortaya kondu. Bu inisiyatif “Milli Birlik ve Kardeşliği Güçlendirme
    ve Terörsüz Türkiye” hedefidir.

    Yani, kaldığımız yerden ‘durmak yok yola devam’….

    Zira İmralı Süreci de ‘Kürtler Türkiye’yi bölmeyecek, Türkiye Kürtlerle büyüyecek’ demiyor
    muydu?

    Gerçi ‘devlet’ bu kez el büyüterek yola devam etme kararı vermiş de denilebilir. Çünkü artık
    hedefin yalnızca Ortadoğu’da büyümek olduğu daha net ifade ediliyor. Yine Uçum’a göre
    zaten ";Türkiye'nin ‘iç Kürt sorunu kalmamıştır. Amaç sadece ‘Emperyalizmin dayattığı ve
    Türkiye'yi bölmeyi hedefleyen 'dış Kürt sorunu’nu çözmek.

    'Bu haliyle, Öcalan’ın da neden adını koymadan ‘sorunun’ diye bir gönderme yaptığı anlaşılıyor
    aslında, en azından benim için. Doğrusu, bu durum söylenenler pek de aklına yatmadığında
    Kürtlerin ‘Ere, ere…’ yani ‘he, he…’ demesini hatırlatıyor bana…

    Yanlıyor da olabilirim. Fakat gelişmelerin İmralı süreciyle benzerliğine dayalı olarak, eğer
    kaldığımız yerden devam ediyorsak başlangıç noktası 28 Şubat 2015’te ilan edilen Dolmabahçe
    Mutabakatı olacaktır beklentisi hayli yüksek, ki o mutabakat ‘dış Kürt sorunu’ndan çok ‘iç Kürt
    sorunu’na dairdi.

    Ama Uçum’a göre o konuda yapılması gerekenleri zaten ‘Erdoğan Devrimi’ yaptı. Kaldı ki,
    Uçum’a göre ‘Devlet illa birtakım şeyleri bazı yerlerle müzakere ederek yapmak zorunda [da]
    değil’.

    Devlet hükmü verdi, karar kati:

    ‘Türkiye’nin Kürtlerinin bir statü sorunu ve dolayısıyla statüye dayalı tarif edilecek bir hak yoktur.
    Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türkiye halkının tüm unsurlarının olduğu gibi Kürtlerin de Milli
    Devletidir’.

    ‘Türkiye; coğrafi yapı, nüfus dağılımı, toplumsal içiçelik, inanç birliği, tarihsel ve kültürel
    ortaklıklar gibi ana özelliklerin bileşkesi olan nesnel gerçeklik sebebiyle bölgesel yönetimli veya
    federatif seçeneklere de kapalıdır’.

    "Türkçenin egemen ve birleştirici tek dil olmasının zorunlu sonucu ve değişmez, değiştirilemez
    kuralı olarak Devletin dili, yani resmi dil Türkçedir"

    Bu bağlamda, Uçum’un açıklamalarından anladığım en fazla yapılacak olan Kürtçe’nin seçmeli
    ders, siyasi propoganda, yayın gibi alanlardaki mevcut kullanımını ‘yeni anayasada gerekli
    düzenlemeler de yapılarak… anayasal güvenceler’e kavuşturulmasıdır’.
    Bu çerçevede, Uçum Kürtlere düşeni de yazmış: ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletini sahiplenmeleri
    hem hakları hem yükümlülükleridir’.

    Nihayetinde, Uçum hükmü, hakkı ve yüklülükleri açıkladıktan sonra ‘hayallere’ de sınır çiziyor ya
    da sınırları zorluyor da denilebilir:

    ‘Türkiye’nin sağlayacağı bu iç birlik ve güçlendireceği iç ve dış cephe Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
    dediği gibi bölgede Türklerin, Arapların ve Kürtlerin bu yüzyıldaki bütünleşmesini başlatabilir ve
    Türkiye’yi her manada bölgenin belirleyici gücü haline getirebilir’.

    Hangi bölgenin?

    Uçum onu da söylüyor:'Merkez Afro-Avrasya’nın…
    Yok yok Mars’ta filan değil, bizim bildiğimiz dünyadaki ‘Orta-Doğu’nun….
    Şu, Cumhurbaşkanı Erdoğan baktığında Türkiye’yi ‘Türkiye’den büyük’ gördüğü Ortadoğu…
    Sakın ola ‘olacak iş değil’ demeyin zira Erdoğan’ın mesajı net: ‘Bu sürecin suhuletle, karşılıklı iyi
    niyet ve anlayış içinde yürümesi için her türlü gayreti gösteriyoruz ama gerektiğinde devletimizin
    kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye almaktan da çekinmeyeceğiz’.
    Yani, Ziya Paşa gibi diyor ki ‘Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı
    kötektir’…
    Yeni-Osmanlı ya kendileri, usulleri de Osmanlı’dan miras…
    Gerçi belli ki henüz ortakları Bahçeli’yi bile ikna edememişler. Baksanıza yayınladığı yılbaşı
    mesajında Bahçeli hala ne diyor: ‘Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğü tartışma kabul etmeyen bir
    konudur”…
    Vallahi benden söylemesi, bak ‘köteklerim’ diyor…

    ***

    ‘Beyler lütfen ciddi olun’ demek geldi içimden…
    Zira benim gibi bir ‘sürtük’ için bile bu kadar ciddiyetsizlik çok fazla….
    Neyse ki Öcalan, ‘Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda
    demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır’ demiş…
    Yani hemen bir ‘demokratik bir dönüşüm’ beklemeyin ama en azından ‘kılavuz’ yola çıktı diyor…
    Bir bakıma kervan yolda dizilecek, anlaşılan…
    Hadi hayırlısı…

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code