1 Mayıs 2025 Perşembe
DOLAR 38.46 ₺
EURO 43.65 ₺
STERLIN 51.42 ₺
G.ALTIN 4,000.78 ₺
BTC 94,235.72 $
ETH 1,798.05 $
BİST 9,078.43

    Oktay Candemir: Zaman ve Öcalan

    Gündem 262
    Yayınlama: 8 Mart 2025 Cumartesi 13:33 Güncelleme: 8 Mart 2025 Cumartesi 13:37 Kaynak: Haber Merkezi Editör: Oktay Candemir

    Öcalan'ın 40 yıllık hikayesinde geldiği nokta, insana bu hayatta olmaz olmaz demeyin dedirtiyor.

    Oktay Candemir: Zaman ve Öcalan

     

    OKTAY CANDEMİR 

    1989 yılının Aralık ayıydı. Romanya Diktatörü Çavuşesku eşi Elena ile birlikte kurşuna dizilmiş, Berlin Duvarı yerle yeksan olmuştu. Dr. Qasimlo alçakça bir cinayet sonucu katledilirken, İran'ın ruhani lideri Humeyni henüz taze bir ölüydü. Turgut Özal, Başbakanlıktan terfi ederek Cumhurbaşkanı olurken, darbeci zalim Kenan Evren, paşa paşa emekli olarak Bodrum'da ki villasına çekiliyordu.

    Dünyada ve Türkiye'de  bu gelişmeler yaşanırken, Van Atatürk Lisesi’nin önünde bulunan Atatürk büstünün üzerine PKK yazılmıştı. Büstün başında, meşhur Müdür Dadaş Servet Aydın’ın etrafında bir kalabalık toplanmıştı ve herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ben, henüz çocuk yaştaydım. O dönem, radikal İslamcı örgütlerin de sıkça Atatürk büstlerine saldırarak propaganda yaptığı dönemlerdi.

    Yazıyı okuduktan sonra orada bulunan pansiyon aşçısına, PKK’nin ne demek olduğunu sordum. Dedi ki: “Poxli Kelle Kafası demek… Dinciler yazmış.”

    Meğer  aşçının da bildiği yokmuş, bunu yıllar sonra anladım.

    Bir gün, lisenin ön kapısının camına asılmış yazılardan anlamıştım konunun ne olduğunu. Fotokopi kâğıtlarının üzerinde, hayatımda ilk defa gördüğüm beyaz kıyafetli, gür bıyıklı Abdullah Öcalan ve yanında bir papaz duruyordu. O zamanlar, devletin bölgede propagandası, Abdullah Öcalan’ın bir Ermeni olduğu tezine dayanıyordu. Devlet, Öcalan’ın bölgede bir Ermenistan kurmak istediğini söyleyerek, Kürtlerin zihnine o tarihlerde yoğun olarak zuhur etmiş Ermeni fobisini sürekli sıcak tutarak, Kürtleri PKK’den uzak tutmak istiyordu.

    Hatta, Özel Harekatçılar yıllarca dağa taşa duvara “Kürt Türk kardeştir, Ermeni Apo kalleştir” şeklinde yazılarla yoğun bir algı operasyonu yürüttü.

    Devletin resmi ağzı bunun dışında, “Bebek katili, Apo bir delidir, Ermeni uşağıdır” şeklinde kendisine fayda getirecek her söylemi yalan doğru ayırt etmeksizin kullandı. 1993 ateşkes açıklamasını günlerce televizyonlarda göstererek uzmanlar eşliğinde Öcalan'ın aslında bir deli olduğunu ispat etmeye çalışıyorlardı.

    Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda, aslında farkında olmadan Öcalan propagandası yapıyorlardı. Ne yapacağını bilemez halde ziyan olmuş devlet aklı, güya 'Apo’yu şeytanlaştıracağım derken tam tersi 'Apo', geniş kitlelerin büyük sempatisini kazanmıştı. Kürt gençleri bu yazıların karşısına 'Biji Serok Apo' yazıyordu.

    Yazının en başında anlattığım hikâyede bunun en bariz örneğidir. Benim gibi konudan haberi olmayan çocuklar bile bu negatif propaganda yazılarını okuyarak tanımıştı; Apo ve PKK’yi.

    Aradan tam 10 yıl geçtikten sonra 1999 yılında Isparta’da askerdim ve Ecevit’in “Teröristbaşı Abdullah Öcalan artık Türkiye’dedir” açıklamasını orada dinlemiştim. Askeri karargahta kutlamalar yapılıyordu. “Cane cane cane, işte meydane, delikanlı Apo nerdesin hane” diye salyalarla sloganlar atılıyordu. Türkler mutluydu ve artık bu işin bittiğini düşünüyorlardı. “İdam” diye bağırıyorlardı.

    Ertesi gün, tesadüfen denk  geldiğim Hürriyet Gazetesi’nde, Öcalan’ın Bekaa Vadisinde beyaz kıyafetiyle kadınları  gülerek selamladığı fotoğraf manşetten verilmişti ve üstüne simsiyah puntolarla “Yolun sonu göründü” yazılmıştı.

    Gerçekten yolun sonu mu  diye düşünmüş ve derin bir sessizliğe bürünmüştüm.

    Ne olup bittiğini anlayamadan akıp geçti zaman.  26 yıl önce kendisi için “Yolun sonu” diye yazılan Abdullah Öcalan, 2025 yılında İmralı’dan çağrı yaparak yeni bir başlangıç yaptı. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi çok sevdiği deyimiyle “Özgürleştirdi”… “Silahları aradan çıkarıyorum, kendi aranızda konuşarak bu meseleyi çözün” dedi.

    'Ermeni, bebek katili, terörist başı' ndan nereye geldik? Devletin A-4 fotokopi kâğıtlarına basarak,  itibarsızlaştırmaya çalıştığı Abdullah Öcalan, bugün yeni bir Türkiye’nin kapısını açıyor. Türkiye ve Ortadoğu'da yeni yüzyıla Öcalan'ın hamlesiyle giriyor. Öcalan,  Bir vakitler kendisine urgan ip atanları, düştükleri kuyudan uzattığı ip ile çıkarıyor.Yolun Sonu diyenlere yeni bir yol açıyor. Demokrasi ve barışın yolunu inşaa ediyor.

    Bu öyle kolay olmadı. Hz. Yusuf  gibi kör bir kuyuda tam 26 yıl boyunca büyük bir mücadele ve sabırla oluşturdu bugünleri. Hem de Hz.Eyüp'ün sabrından daha büyük bir sabırla ile!

    İlk Yorumu Sen Yaz
    code