OKTAY CANDEMİR
Saddam Hüseyin ve Ahmed El-Golani, her iki isim de 43 yaşında iktidara geldi ve kanla da olsa adlarını duyurmayı başardı. Aynı zamanda iktidara geliş biçimleri, destek aldıkları güçler ve bölgesel politikaları açısından da şaşırtıcı bir paralellik gösteriyorlar.
Saddam Hüseyin, 16 Temmuz 1979’da, Irak Devlet Başkanı Şii Abdülkerim El-Bekir’i istifa ettirip iktidara geldi. Bu değişim, ABD ve İsrail gibi emperyal güçlerin İran’a karşı olan stratejik çıkarları doğrultusunda şekillendi. Batı için bugün şeytan olan İran, o zaman da şeytandı. Saddam, iktidara geldikten sonra, iktidara gelmesinin diyeti olarak İran’a karşı savaş açtı ve bununla beraber Kürtlere karşı acımasız Enfal katliamını başlattı (1986-1989). Enfal katliamında 100 bin Kürt katledildi. Sadece Halepçe’de 5 bin Kürt, kimyasal silahlarla öldürüldü.
Saddam Hüseyin yönetiminin 1980 yılında Şiilere karşı başlattığı katliamcı politikayı, bugün Golani, Suriye’de sürdürüyor.
Saddam, Batı’nın gözünde, İran’a karşı Bağdat’ın Aslanı olarak görülüyordu. ABD, Saddam’ın Baasçı rejimini, İran İslam Cumhuriyeti’nin yükselmesine karşı bir denge unsuru olarak gördü. Saddam, 1990’da Kuveyt’i işgal edene kadar ABD’nin stratejik ortağıydı. Ancak, Kuveyt işgali ile ABD’yi karşısına alan Saddam, artık Bağdat’ın Aslanı değil; yoldan çıkmış bir serseriydi. ABD’nin Irak’a müdahalesi ve ardından 13 yıl (1990-2003) süren savaşın ardından sadece iktidarını değil, canını da kaybetti.
Golani'yi iktidara getiren ABD ve diğer güçler, şimdilik onu “Şam Aslanı” olarak görüyor. ABD’nin Irak’a 1990 yılında müdahale ile başlayan savaş 13 yıl sürmüş ve sonunda Saddam Hüseyin idam edilmişti. Suriye’de 2011 yılında başlayan süreç ise yine 13 yıl sürdü ve sonunda Esad, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Golani’nin yükselmesinde de ABD ve İsrail’in stratejik çıkarları önemli bir rol oynadı. Suriye’deki iç savaş, tıpkı Saddam’ın dönemindeki İran-Irak Savaşı gibi, bölgesel güçlerin çıkarlarının çatıştığı bir arenaya dönüştü. ABD, Saddam’ı desteklediği gibi, Golani’yi de kendi çıkarları doğrultusunda desteklemeye devam ediyor.
İsrail, Saddam Hüseyin yönetimini nasıl resmi olarak değil, dolaylı yollardan destekleme politikasını uyguladıysa, bugün de Golani yönetimi için benzer bir politika izliyor. Açık bir ittifak yoksa da, perde arkasında gizli bir ittifak var.
Türkiye’de, bugün Golani’de olduğu gibi, Saddam’ı diplomatik olarak tanıdı ve ilişkilerde derhal normalleşme sürecine girmişti, ama bu pragmatik bir yaklaşım. Bugün Rojava için Suriye ile geliştirdiği politikayı o günde Saddam Hüseyin’e söylüyordu: “Kürtlere dur dediğin sürece yanınızdayız.”
Sonuç olarak; Saddam Hüseyin ve Ahmed El-Golani’nin kaderleri, bölgesel güç dengeleri ve uluslararası stratejik çıkarlar üzerinden şekilleniyor. İkisi de ABD’nin desteğiyle iktidara geldi, ancak nihayetinde Saddam Hüseyin, hem iç politikadaki acımasız tutumları hem de bölgesel politikaları nedeniyle büyük bir çöküş yaşadı. Golani’nin geleceği, tıpkı Saddam’ınki gibi, Kürt politikası ile yakından ilişkili olacak. Eğer Kürtleri baskı altında tutmaya kalkarsa, tarih onu tıpkı Saddam Hüseyin gibi bir sona sürükleyecektir.
Saddam ve Golani’nin yolları, tarihsel bağlamda benzer bir trajediye dönüşecek mi, bunu bize zaman gösterecek.
Bu yüzden Rojava Kürtlerinin bunları düşünerek hareket edeceğini ve ona göre bir politika belirleyeceğini düşünüyorum. Ne olduğu ve ne olacağı belli olmayan bir yönetime karşı savunmasız kalmak büyük katliamlara yol açabilir.
Açıkçası ben Şara (Golani) yönetiminden endişeliyim. İleride bütün dünya “Başımıza büyük bela aldık” diyecek ve şimdiden bunu duyar gibiyim. Umarım o zaman da iş işten geçmiş olmaz!